uzakta çocukluğumun çitlenbik sesleri bir zıvananın ucunda kaçıyoruz bekçinin ayak sesinden tıknefes ilmek ilmek sökülüyor korku Pierre’den Eyüp’e vardığımda büyük bir yumağa dönüşüyor patlangıç günlerim
II
uzak lise çağımın devrimci türküleri derdest edildi coplandı integral bıyıklı polis tarafından kokusundan mı bilmem almazdık kaçan topu Haliçten
III
uzak artık Kapalıçarşı’da hanutçu sesleri kebaplara sinmiş cızır cızır Astarcı han öğle vakti samanlar içinde yorgun düşmüşüm karşımda kız arkadaşım Jennifer kahvem orta endişeli gazozda asit olmak istiyorum her yudumladığında uçak saati yaklaşıyor tuhaf bir ağrı göğsümde gidecek zaman dönmemek üzere biliyorum sancı dinsin istemiyorum
merhaba sarnıçları alnın ve alt parlamentosu kaz ayaklarım sizi seviyorum
değirmen kaçkını saçlarım merhaba koşudan yorgun mu apak sevdanız fukaralık gibi beni yalnız bırakmadınız
gözlerim merhaba ne canlar yaktınız kim bilir çoğundan haberim olmadı çocuk mu hala bakışlarım bulansa da mavilikler deniz feneri gibi ümit burnu’ndayım
merhaba dilim kem konuştun bazen duydum duydu absolut üzengim, çekicim kemik meselesi deme lâkin erdemine alkışım her daim özür diledin
merhaba acı patlıcanlar kırağ çaldınız hep bir kadının dudağında refuse edildiniz çoğu zaman pek azınız durmakta dudaklarda ya ıslık çalan buselere merhaba
merhaba, merhaba ellerim, ayaklarım bazen boş yola çıktınız dolu rızkla döndünüz cana gözkulak oldunuz minnettarım...
(şşştt. sen dersini yap bakıyim...)
merhaba yüreğim kaç şıpsevdi konakladı kim bilir kaçı hançerleyip kaçtı yine de memnunum senden ara da bir cızz etmesen ama ne şereftir ölüm senin kudretli elinden uyurken gel ve canımı yakma
Bekler, hep bekler, Gözler yorgun, Herkeste bir telaş; Ama o durgun. Beklemekten yorgun Güneş; Nöbet değiştirir Ay’la, Ama o hep bekler, Yağmuru bekleyemez, Ağlayan gözlerde; Sadece, birkaç buruk damla...