Submit your work, meet writers and drop the ads. Become a member
Anlamıyorum...
İnsanlar çok mu saf,
Akıllı görünmeye çalışıyorlar!
Ya da çok mu akıllılar,
Saf görünüp acındırıyorlar,

Hep ben, daima ben, her zaman ben,
Başka bir deyişle,
Yani ben, evet bana, yok mu bana,
Ne zaman son bulacak?

Hindistan’dan seçim için boya aldık,
Kınası da meşhurmuş onların,
Siparişle gelecek,
Yakacak yanacak kalmadı bir tarafımız,
Eşi dostu, akrabayı, arkadaşı, kardeşi,
Neyimiz varsa, çekip çekiştirecek yanımız,
Sindirimsizlik, hazımsızlık,
Doyumsuzluk, çekememezlik,
İllet olan ne varsa,
Hal ve hasletlerden,
Diz boyunu geçti,
Gırtlağa kadar dolduk, taştık.
Bencillik en üst zirvesine ulaştı, günümüzde…
Gecenin bir derinliğinde,
Ayın parıltılı yüzünü seyre dalmışım,
Cam kenarındayım,
Şehir uyuyor,
Uyumayan bir ben, bir de ışıklar,
Sahibine inat uyumamış bir köpek,
Bir ileri bir geri seğirtiyor,
Arada bir dişlerini gıcırdatıyor,
Penceremden giren rüzgarın serinliğiyle,
Kendimle baş başayım,

En ufak bir tıkırtıya havlayan köpek,
Meşhur etkiye tepki hikâyesi,
Sabırdan değil sadece korkaklıktan,
Tepki vermeyen sadece cılız ışıklar...
Geceler seni içten içe konuşturur…
İnebolu’da daracık sokaklar,
Salı, Cumartesi günleri bir başka,
Yol boyunca kurulur pazarlar,
Tezgah başlarında hep köylü kadınlar,
O minicik hünerli elleriyle,
Boşaltmış küfesinde ne varsa,
Yeşil soğan, kırmızı turp, pırasa,
Bamya taneyle, kesik torba torba,
Pazar olsun nasip neyse, o olsun.
Pembe köşkten doyulmaz bir manzara,
Hırçın mı hırçın,
Kara bir kara mavi, bir tarafta
Sıra sıra dizilmiş,
Yeşil sessizlik bir tarafta,
Evlerin boynu bükük, çatısında taşlar,
Siyah gölgesinde uykuya dalmış,
Bir o yana bir bu yana dağılmış,
Belli ki birbirine dargın kalmış,
Yollar da olmasa dargın kalacak,
Ahşap evler gururlu, dimdik ayakta duruyor,
Arada beton binalar, sinsice sırıtıyor.

Akşam oldu mu, tezat üstüne tezat,
Karadeniz bu fikre sığar mı?
Güneş son noktada kaybolurken,
Başka bir edayla;
Karadeniz güneşi eritirken ufukta,
Şamar şamar üstüne,
O habire şahlanıyor...
Tak takıdı tak tak, ayak sesleri,
Pır pırı pır pır motor sesleri,
Sessizliği yırtarken,
Çılgın bir boğa edasında deniz,
İşte bu, benim balıkçım,
Elinde feneri, bir o yana bir bu yana,
Sallanan takasında dans ediyor,
Şövalye edasında, kavalyesi Karadeniz.

Karadeniz kara sevdam oldu,
İnsanların güzel, İnebolu’m güzel,
Gezmeden göremezsin, gelmeden bilemezsin,
İnsanların güzel, İnebolu’m güzel,

İnebolu hala eskisi kadar güzel mi?
Kamerli gecelerde,
İyot kokulu deniz, karaları döver mi?
İnebolu hala eskisi kadar güzel mi?
Yağmurlu gündüzlerde, fırtınalar eser mi?
Salı, Cumartesi pazara,
Köylü kadınlar gelir mi?
İnebolu hala eskisi kadar güzel mi?
Karadeniz şahlanıp kış ayları, coşar mı?
Sende bir gün geçiren,
Başka yerde yaşar mı?

İnebolu hala eskisi kadar güzel mi?
Sevdan ile tanışan başkasını sever mi?
Geleceğim bir gün sana,
Yoksa hasret biter mi?

Karadeniz kara sevdam oldu,
İnsanların güzel, İnebolu’m güzel,
Gezmeden göremezsin, gelmeden bilemezsin,
İnsanların güzel, İnebolu’m güzel,
Güzel İnebolu’nun güzel insanlarına
Benden selam olsun...
İnebolu Kastamonu iline bağlı, Karadeniz’de küçük ve sevimli bir ilçedir.
Sevdalar,
O eski sevdalar,
Eski diyorsak da eskimeyen
Ama yeni de olmayan,
O ölesiye sevdalar.
Ateş olsa,
Su dökersin üstüne,
Bağlı olsa ip gibi,
Kesersin koparırsın...
Ama yok yok,
Bir kalp atışı,
Bir nefes,
Canınla kanınla seninle beraber...

Kimi de alışkanlık diyor;
Her şeyi bilir ya onlar,
Her şey basittir ya onlara,
Her şey sıradan onlara,
Kendileri gibi...
Farkında değiller, farklarının farkındalar,
Kendileri; kimi zaman
Yaratıcının yerindeler,
Kimi zaman; yaratılanın yanındalar...
Bir yığın aptallar,
Hey gidi aptallar.
Ama olsun,
Her şeye rağmen olsun,
Yaşanmış sevdalar,
Büyük sevdalar,
O ölesiye sevdalar,

Yaşanacak nice sevdalar...
Aynı eskisi gibi,
Şirince ve masumca,
Her türlü övgüye layık,
Aptallara rağmen yaşanacak,
Tertemiz masumca sevdalar,
O ölesiye sevdalar…
Ne kutsal bir duygudur bu!
Bekler, hep bekler,
Gözler yorgun,
Herkeste bir telaş;
Ama o durgun.
Beklemekten yorgun Güneş;
Nöbet değiştirir Ay’la,
Ama o hep bekler,
Yağmuru bekleyemez,
Ağlayan gözlerde;
Sadece, birkaç buruk damla...
Kavuşmak mı ? Mahşere kalmış.
Ama ben sen o
Biz iyi olamadık
Tam anlamıyla
Belki o yolda
Adım adım giderken
Ya anlamadık
Ya da anlatamadık
Yüzümüze övgü dizenler
Ardımızdan gaybetimize
Atar durur,
Üfürür dururken
Biz iyi olamadık
İyiler siyah giyer
Çünkü neden,
Siyah soğurur ,,,
Olduğu gibi herşeyi,,,

Bukalemun renk renk
Döner dolanır
Rengarenk
Asla siyah olmaz
Siyah simsiyah
Asalet bir panter
İyilik siyah sever
Tüm renkler karışır
Beyaz oluyorsa
İyiler siyah giyer
Çünkü neden ,
Siyah soğurur
Kin nefret gurur
Şeytani hasletler
Hepsi ölür
Siyah karanlık gecelerin rengi, içinde neler gizler…
Allah dilerse
Gayrı ne ola ki,
Boş yere yırtınma
Kefene dikilmedi,
Hiç cebi,
Terazinin iki kefesi,
Dolu  aşağıda,
Boş yukarıda,
Ağır ol, hafif olma
Sana sığınırım Allah’ım,
Cahillerden olmaktan,
Hasetten, kibirden
Yukarıdan bakmaktan,

Boş teneke,
Davul gibi
Tangır tangır,
Çok tangırdar,
Yerlice yerince
Susmak gerek,
Sayan saymış,
Sözü gümüş,
Sükutu altın,
Fesabrun cemîl,
Deyiver içeriden
Karışma gerisine
Hüküm varsa,
Ancak Allah’ın...  
İnşallah de ki
Şârik olma
Ne olursan ol,
Cahillerden olma
Rabbini bilmez
Kendini bilmez
Sana sığınırım Allah’ım,
Cahillerden olmaktan,
Hasetten, kibirden,
Yukarıdan bakmaktan
Kendini beğenmek; karşıdakini hor görmektir.
İnsanlık karaborsa,
Can çekişir zamanımızda.
Erdemli bir toplum hayali,
Tüter durur burnumuzda.

Yangın yeri olmuş dünya,
Güzel günler olmuş, hülya,
Erdemli bir toplum hayali,
Tüter durur burnumuzda...

Yalan doğru, yalancı baş tacı,
Turist gibi gelir gider hacı,
Erdemli bir toplum hayali,
Tüter durur burnumuzda.
Önce aile sonra toplum sonra dünya, bozulmayan ne kaldı?
Cehalet geçmiş, ilmin önüne...
Yemez atsan köpeklerin önüne...
Kimine pul olmuş,
Kimini kul etmiş...
Kimine yokluğu acı...
Kiminin baş tacı,
Kimini suçlu yapar...
Kimini güçlü kılar...
Cebinde varsa tomar tomar...
İkiyüzlü sahtekâr...
Yan gel yat Cennette...
Satılık arsalar.....
Paranın iki yüzü var, paraya değer verenin de…
Hakaret maharet, boyun bağında
Cünüp cenabet, solunda sağında
Kalmamış taharet, bilim çağında
Sessizlik yankılanır, ölüm dağında.
Bilim var ama âlim yok!
Next page